İlk konuşmacı Nebahat BOĞUT (Özel Okul Öncesi Eğitim Kurumları Derneği Başkanı) oldu. Kendisi böyle içerikli toplantılara mutlaka davet edilmesi gereken bir isim bence. Salona olan hakimiyeti ve tecrübesinden beslenen hikayeleri ile genelde okul öncesi öğretmenlerine değindi.
"Size gaz vereceğim ama karnınız ağrımayacak!" diyerek başladı. Bu kadarda açık sözlü bir isim (daha neler var). Okul öncesi öğretmenin özelliği nedir diye bir soru sordu. 20-30 maddelik bir liste oldu(gözlemci, anne, rehber, sağlıkçı,...). Kendisi bu soruyu "en önemli özelliği insan olmasıdır" diyerek cevaplamıştır.
İlk defa sıkışıp çocukların yanında "çişim geldi" deyince çocukların güldüğünü anlattı. Ondan sonra tüm öğretmenlere tuvalete gideceğinizde "çişim geldi" deyin demiş. Çünkü çocuklar bazen kavrayamayabiliyor, öğretmenin de insan olduğunu unutabiliyor.
Benzer biçimde salondaki öğretmenlere "arada bir üzerinize dökün, oynarken onlara katılın ve oynarken keyif aldığınızı gösterin" diye tavsiyede bulundu.
"Herkes okul öncesi kurum açabiliyor bu yanlıştır " dedikten sonrada "bende bademcik ameliyatı yapmak istiyorum ama izin vermiyorlar" diye ekliyor.
Öğretmenlere Diplomalı bakıcı değiliz" diyor ve salondan alkış kopuyor. Belli ki öğretmenlerde şikayetçi. Alkışlayanlara "bunun temel nedeni de sizsiniz" diyor ve bir örnek veriyor.
Bir veli aramış bir öğretmen veliye bir uzunluktan bahsediyormuş. Telefon bitince sormuş. O neyin büyüklüğü diye. Öğretmen, kakayı anlattığını söylemiş. "Kaka, yuvarlak olur, yoksa çocuk yürüyor muydu" diyor. Kilit soruyu sonra soruyor; "veli bu soruyu size nasıl sorabiliyor? Bu cesareti nereden alıyor?".
Fransızlar gelmiş ve "sizin ammada çok çocuğunuz varmış" demişler. Çünkü öğretmen "yavrularım" diye hitap ediyormuş. "Sen onların öğretmenleri de değilsin" demişler. "isimlerinizle hitap edebilirsiniz" demişler. Bu kısma katılmadığımı belirtmek isterim zira milleti oluşturan unsurlardan birisi ise kültürdür ve aile içi, toplum içi hitabette kültürün bir parçasıdır. Uzak doğuda önce soyad sonra ad söylenir. Eskiden benzer bir durum bizde de vardı. Lakaplar önce sonra isim söylenirdi. Ancak batılı bir tanımlama seçtikten sonra değiştirdik.
Çocukların neden-sonuç ilişkisine örnek olarak niye yaptın deseniz "işte" diye cevap vereceklerini söylüyor.
Biz nasıl bir model olalım diye soranlara "ojeli, fönlü ve parfümlü yani bakımlı" diyor ama salondan bir erkek sesi yükseliyor "peki biz ne yapalım hocam?". "Okulu ciddiye aldığınızı kıyafetiniz dahil sürekli gösterin" diyerek gülen salonu susturdu ve herkes düşünceye daldı.
Dört yaşındaki öğrenciye uzay projesi yaptıran öğretmenlerin hazırlarken epey zorlandığını sergilerin ise öğretmenlere ait olduğunu vurguluyor.
"İşinizin yarısı; kaka, sümük ve kusmuktur" diyor ve salon tekrar gülüyor. "Gülmeyin başınıza gelecek" diyor. "Bir çocuk kussa 'çocuğum bekle temizlikçi gelecek' diyemem çünkü dersi o noktaya getirinceye kadar neler çektim" diye ekliyor. "Hemen bir peçete ile alıp atıverin" diye öneride bulunuyor.
"Ben iyi bir öğretmen olmalıyım çünkü yarın ameliyatıma girecek olan doktoru yetiştiriyorum" dedikten sonra "sizde iyi olmak zorundasınız çünkü ben çocuğumu size vereceğim" diye ekliyor. Konuşmasını geciken bankacılık şifresinin orta yaşlı bir adam ile getirildiğini anlatarak bitiriyor. Gelen can isimli kişi eski öğrencisi şimdiki bilgi işlem müdürüymüş.