10 Mayıs 2022 Salı

Şapka / Zülfü Livaneli

 "Mahşerin üç atlısı" denilen bir anlatım vardır. Kuraklık, salgın ve savaş bu üç atlı ile temsil edilir. Üçü birden gelirse kıyamet kopar! İşte bu anlatıma benzer biçimde Kovid-19 salgınından sonra gelen savaşlar ve kuraklık/kıtlık süreci ülkemizde ve tüm dünyada yabancı sığınmacı, mültecilere karşı bakışı değiştirmektedir. Ekonomik sıkıntılar ve fırsatların azlığı yabancılara bakışımızı tekrar sorgulamamıza neden oluyor.

Livaneli'nin şapka isimli küçük hikayesi böyle göçmenler ile birlikte okuyan yerli öğrencilere mutlaka okutulması gerekmektedir. Hikaye, sarı saçlı olmadığı için şapka takan bir çocuğun iftira sonrası arkadaşları ile kaynaşma sürecini anlatıyor.



Arkadaşına şaka yapma ile dalga geçmeyi karıştıran Ali'ye babasının kendi hikayesi ile ders vermesi veli, öğretmen ve öğrencilerin okuması gereken bir anlatıma dönüşmüş. Çocuklar bazen çok acımasız oluyor ve bunu aslında büyüklerden öğreniyorlar. Öğrencilerin, sürü psikolojiyle yapılıp sürünün taktirini toplamanın gerçekte yapılanı haklı kılmayacağını erken yaşta öğrenmeleri çok önemli. Bol resimli ve büyük puntolu bu kitap, önce öğrencilerin resimlere bakması istenip sonra öğretmen tarafından sınıfa okuması sağlanıp tartışma açılabilir. 

Farklı yöntemlerle içiçe yaşamayı gündeme getirmemiz gerekiyor. Etiketlemenin hatalarını tartışmalıyız. Önemli olan dışlamak değil, bizimle etkileşmelerine izin verip doğru olan noktada uzlaşmayı gerçekleştirebilmektir.

Bir hırsızlık olunca yabancı çocuğu suçlamak kolay yoldur, doğal bir davranıştır, ilk aklımıza gelendir ama doğru bir davranış değildir. Dil ve kültür farklılıkları yaşayan çocukların kaynaşmasını engelleyerek toplum içerisinde ayaklı birer bomba üretmiş oluyoruz ama farkında değiliz.

Biz eğitimciler, insanların hata yapabileceğine, pişman olabileceğine ve değişebileceğine inanırız. Bu yolun zahmetli ve uzun soluklu olması yabancılara kötü davranmamızı gerektirmez. Yabancıların toplumun benimsemediği davranışlarının derinine inmek ve onları davranışlarını sorgulamaya ikna etmek biz eğitimcilerin görevidir.

Bir bakteri yeterli sayıya ulaştığını anladığında zehir yayarmış. Bunu farkeden bilim insanları yeterli sayıya ulaştığını anlamasına engel olan bir kimyasalı ortama bırakarak bakteri topluluğunun hiç zehir yaymamasını sağlamış. Toplumsal organizmalar da bakteriler gibi belirli sayıya ulaşınca gerçek yüzlerini gösterirler. Biz eğitimciler, onların farklılaşmaması ve yeterli sayıya ulaşıp ulaşmadıklarını kontrol etmemelerini sağlamakla görevliyiz.

Tüm insanlara aynı gözle bakabilen eğitimcilere şapka çıkarıyorum!