Fırsatları Arttırmak için Teknolojiyi İyileştirmektense Hasenatı Arttırmalıyız fikrinin kısaltması olan FATİHA projesi tanıtımınahttp://www.fizikli.com/fatiha.pdf adresinden ulaşabilirsiniz. Günümüzde bu projenin karşılığı olarak açık kaynak felsefesi bulunmaktadır. Çok eskiden ise vakıf kavramı bu projenin eşdeğerleridir diyebiliriz. Temelinde gönüllülük ve iç motivasyon bulunmaktadır.
Bütçenin sanayiye aktarılıp okulların teknolojik çöplüğe dönüşmesi yerine bu paranın atanmak istenen öğretmenlere, mevcut öğretmen ve öğrencilere aktarılmasını savunuyorum. Eğer öğretmen ve öğrencinin motivasyonu yoksa o son model (her geçen zaman yenisi çıkar ve o model eskir ama) araçlar bekler durur (bugün yaşadığımız budur). Eğer öğretmen motivasyonlu ise bozuk bilgisayarı tamir eder ve eski teknolojiden çok ilerici bir sistem kurar. Unutmayalım ki eğitimin temelinde isteklilik vardır ve sizin anlattıklarınız karşınızdakilerin öğrenmek istediği kadardır. Daha fazla eğitim için daha fazla ders saatine değil daha istekli eğitimcilere ihtiyacınız vardır.
Google, youtube, twitter, wikipedia ve facebook için para ödüyor musunuz? Tüm ilerici, kalıcı eserler yüksek motivasyonla ve parlak fikirlerin desteklenmesi ile oluşur. Almanya ve Japonya savaş sonrası taş üstünde taş yok iken günümüzde büyük güç olarak adlandırılabiliyorsa, son model silahlara karşı yüksek motivasyonlu milletler galip gelebiliyorsa hep aynı mantık vardır; güdülenmişlik. Yüksek motivasyonlu öğretmenlerimizi desteklemeliyiz. Desteklendiğini gören öğretmen diğer öğretmenleri de değişime inandıracaktır. Bakanlık program geliştiriyor ama öğretmen uygulamak istemeyince o kadar çalışma boşa gidiyor. Karadeniz fıkrası gibi tebeşir kullanılan kara tahta ile dokunmatik ekran yanyana...Bir öğretmenimizin geliştirdiği sistemi(egitimbudur.com daki sınav analiz robotu) düşünürken hep aklıma bu proje geliyordu. Ücretsiz hazırlanmış ve kullanıma sunulmuş. Herkesin binlerce lira verip okuttuğu formları bir kamera yardımıyla okuyan bir yazılıma ücretsiz erişiyorsunuz. Önemli olan teknoloji değil, teknolojiyi üreten insan beyninin özgürlüğüdür. Atatürk “bağımsızlık benim karakterimdir” derken bence bunu da kastetmekteydi. Amerika’nın önemli okullarından MIT’de asetatla ders anlatan hocaları dinlerken şunu söyleyebiliyorsunuz “bu konu daha güzel nasıl anlatılabilir ki?” Bazen de akıllı tahtada dedelerimizden kalma soruları çözmeye çalışan öğretmenlerimizi gözlemliyorum ve “sorunun cevabının A, B veya D olmasını tabletlerden işaretlemek o kadar gerekli mi?” diye düşünüyorum.
Şimdi sizinle iki video paylaşacağım. Bu videoları ingilizce bilmeseniz de lütfen izleyin ve yazıyı okumaya sonra devam edin.
Savaş yerine barışa, tüketmek yerine üretmeye odaklanmalıyız.
Etkileşimli tahtanın ihalesini yapıp sınıflara asıp “haydi büyük ülke olalım” demek doğru değildir. Büyük düşünenleri destekledikçe büyürsünüz. Bırakın fikirler size gelsin ve fikirleri destekleyin. Fikir üretmek, çözüm bulmak değerli olsun. Benim eğitim alanında devletin rolünü tanımladığım ve anayasa maddesi olması için ilgili makamlara gönderdiğim görev şudur;
"Devlet, tüm vatandaşlarının yaşamı boyunca ihtiyaç duyabileceği evrensel değerlere uygun bilgi ve becerilere istediği yer ve zamanda, hızlı ve güvenilir biçimde ulaşabilmesi ve edindiği bu bilgi ve becerileri insanlık için yararlı kılabilmesi için gerekli denetimi yapar".
Hiç kimse itiraz etmiyor, edemiyor çünkü büyük paralar dönüyor. Bir çocuğun çıkıp “kral çıplak” demesi gerekiyor çünkü kıymetli eğitimcilerimiz “dekan olurum, rektör olurum ya da yükselemem, hapse girerim” diye düşünüp ses çıkaramıyor. Mevlana’nın “ altın kazanlarda sidikli bez kaynatıyorlar” diye ifade ettiği durumu yaşıyoruz sanki (Mevlana hazretleri bu sözü insan bedenindeki kötü huyları betimlemek için kullanmış). Yine Mevlana “herkes aynı fikirde ise kimse yeterince düşünmüyor demektir” demiş. Eleştirme gelişimin itici gücüdür. Atatürk’ün “sorgulamayan cahil, sorgulatmayan zalimdir”sözünü de unutmamalıyız. Firavun zalimdi çünkü kimse itiraz edemiyordu. Hitler zalimdi çünkü sorgulamaya izin vermiyordu. Bu diktatörlerin etrafındakiler de cahildi. Mühendis, doktor olsalar da cahildiler çünkü sorgulayamıyorlardı. İnsanları yok edecek fırınlar tasarlıyorlardı ve hiçbiri “ne yapıyoruz” diyemiyordu.
Bakanlık denetleyici olmalıdır, destekleyici olmalıdır ve eğitim işini bu işi bilen ve gönüllü olan,hasenat kavramına (karşılıksız üretilen güzel iş) uzak durmayanlar desteklenmelidir. Akıllı tahtalar üzerinde soru çözlüldüğünde değil, o dev ekranlar kullanılarak Hakkari’deki bir okul ile İzmir’deki bir okul “Avrasya Jeopolitiği” gibi bir konuda tartıştığında değerli olur. Bunun için ise bir bilgisayar, kamera ve internet yeterlidir.
Fatih projesinin ismine vurulanlar, bu proje daha anlamlı. Fatiha Arapça “anahtar” anlamına geliyor ve Kur’an-ı Kerim’in ilk suresidir. En önemli fark ise bu projede şirketler cihaz ürettikçe kazanmıyor, eğitimin bileşenleri fikir ürettikçe destekleniyor.
Teknoloji bir kaşığa benzer; kaşığın tahta ya da demir olması (tahtanın beyaz, kara ya da dokunmatik olması) içilen çorbanın çilekli dondurma olmasını sağlamaz. Önemli olan içeriktir, özdür, ilkelerdir. Biçim, şartlara ve ihtiyaçlara göre değişebilir.
Birileri önyargılarına dayanarak “körden ne şoför olur ne de öğretmen” diyebilir ama başka birileri de Metin Şentürk’ün yarış arabasını sürdüğünü hatırlatıp görme engelli Mitat Enç’in enstitü kurduğunu, üniversite’de hocalık yaptığını söylemesi gerekir. Aksi halde yanındaki dalkavukların alkışları arasında bu sözün doğru olduğunu düşünmeye devam ederler. Milyarlarca nöral ağ beynimizde sürekli konum değiştiriyor ve bu ağlar bizim fikirlerimizin değişmesine neden oluyor. Bir fikrin değişimi son derece doğaldır ama önemli olan değişimin gelişim olması için eleştirilere açık olmaktır. Görme engelli bir öğrenciniz olduğunda “eyvah” deyip kaçmak yerine “yaşasın” deyip bu durumu fırsata çevirmek, okulunuzu öğrencinin yardımıyla “görme engellilere tam anlamıyla uyumlu okul” haline getirmeniz mümkündür.
İşin kolayına kaçmayalım...Cihazları alalım eğitim düzelir, körleri öğretmen yapmayalım eğitimde sorun olmaz gibi düşünceler yanlıştır çünkü biçimseldir. Eğer kendinizi ve fikrinizi kapatırsanız, görme engelli olduğu halde Hindistan’a giden arkadaşınız yoksa böyle düşünebilirsiniz ve eğer uzaya gönderilen roketlerin arkasında sadece bilgisayarları görüyorsanız siz henüz insan beyninin gücünün farkına varmamışsınız demektir. Yakıp yıkanları bir tarafa bırakırsak ODTÜ’de protesto eden öğrencileri eleştirmek kolaydır. Zor ve doğru olan onların karşısına geçip “biz neden kendi uydumuzu yapmıyoruz gençler” diyebilmek, yapmak isteyenlere burs ve imkan vermektir. Biber gazına yatırım yapmak yerine barışa, bilme, sanata ve fikir üretmeye değer vermeliyiz. Milletinden yumurta yemek, milletine biber gazı sıkmaktan daha değerlidir. Değerli olana değer vermek hemen anlaşılmayabilir ama doğru olan da zor olan da budur. Gelen heyetlerle pasta börek yemek, imza atmak kolaydır; zor olan bir dağ köyündeki öğretmene elinde pasta ile gidip desteği hissettirmektir. Tabletler diğer laboratuvarlarda çürüyen aletler gibi bozulur, çürür gider ama o köyden en az 10 tane Atatürk veya Mevlana çıkabilir ve bir tanesi bile Dünya’nın gidişini değiştirebilir.
*23 Aralık 2012 memurin.net yazısıdır.