Bu yazıyı, otobüs de giderken yazıyorum. Çünkü otobüste internet var. Artık başlığın son yarısı anlaşılmıştır sanırım. Peki ne için yazıyorum?
1. Bu deneyimi paylaşmak istedim. Sallanan bir koltukta sigarasız bir ortamda dünyanın ortak kitaplığı kucağımda...Çocukluğumda hayal edemeyeceğim bir durum. Kongre sonrasını "kola, meyve suyu?" sorusu eşliğinde kritik etmek...bakalım nasıl olacak?
2.Fen edebiyatlara dört yılda öğretmen mezun etme fırsatı verildi ve TFD nin fizik eğitimciler arasındaki tartışmalara bu damgasını vurdu. Herkes şikayetçi; fiziği fizikçi anlatsın, eğitimi eğitimci..fizik eğitimcisine gerek yok...Peki bu kadar masraf niye yapıldı soranda yok, sormayı düşünen de. Bu konuda en ileri gidecek olan benden daha çok yazan olacaktır sanırım.Eskiden fen edebiyat çeşitliliktir derdim ama artık bir adaletsizlik var...Biri 5 yıl okuyacak sadece öğretmen olacak, diğeri 4 yıl okuyacak hem fizikçi hem öğretmen olacak, hem de daha az puanla kazandığı üniversitede. Ben de fen edebiyat mezunu öğretmenlerdenim ama o zaman puanı aldıkve atanma şansımız çok düşüktü. Tercih, bu konuda eğitim alanlardı ve zaten bizim gönlümüzde araştırma görevliliği vardı.
3.Kucağımda bilgisayar, koltuğumda televizyon bir yolculuktayım. Şimdi Allah korusun kaza olsa ve ben ölsem...Bu blog bir haber bülteninde yayınlansa ve yetkililer vicdana gelip adaletli davranma kararı alsa...bu nedenle adım bir eğitim fakültesine verilse...imkansız mı?
-DEĞİL-
Çünkü dikkatsiz milletiz, kaza olur...
Çünkü duygusal milletiz hemen karar değiştiririz, en hayati konular da bile.
Çünkü 12 saatlik yolculuk süresince "var mısınız yok musunuz" seyrediyoruz ve kutumuzdan hep kırmızılar çıkıyor, servetlerimiz uçup gidiyor.
"Var mısınız?
Yok musunuz?"
Eğitim alanında kırıp dökmeden, kökden değiştirmeden,
yapıcı ve geliştirici katkılarla ilerlemeye?
"DEVRİM 1923'DE YAPILDI. ARTIK SIRA GELİŞTİRMEDE"