Dünya genelinde
yaşanan salgın nedeniyle ülkemizde de bazı tedbirler alınmıştır. Bu
tedbirlerden bir tanesi de okulların yüz yüze eğitime ara vermesidir. Bu durum
öğrencilerin alışık olmadığı bir durum olduğu için geçişte ve süreçte bazı
problemlerin, zorlukların yaşanması doğaldır.
Salgın dönemiyle
birlikte öğrencilerin ihtiyaçları ve okulların imkânları, fırsatları ve
hizmetleri değişmiştir. Yaşanan sorunlara ve yeni durumlara ortak akılla
çözümler aramak ve projeler geliştirmek gerekmektedir.
Kars Fen Lisesi ve
değerli müdürümüz Kemal Alin’in desteğiyle “Atölyem evde” isimli bir proje
geliştirdik. Projenin temel amacı öğrenci ile okulun bileşenlerinin bağının
kopmaması için atıl durumdaki bazı malzemeleri öğrencilerin kullanımına açmaktır.
Okullar açıkken yürüttüğümüz tasarım ve beceri atölyesi çalışmalarını devam
ettirmek için farklı bir yol izlememiz gerektiğini düşündük.
Önce kodlama ve
dijital tasarım için gerekli olan ve seçtiğimiz üç takım malzemeyi üç kutuya
koyduk. Bu kutularda kullanma kılavuzları ve yapmaları gereken projenin
yönergeleri bulunmakta. Üç ayrı kutu üç ayrı 9. Sınıf öğrencisinin kullanması
için hazırlandı. Dokuzuncu sınıfı seçme sebebimiz okullarına ısınmalarına ve
aidiyet hissetmelerine destek olmak içindir. Her öğrencinin kutudaki projeyi
tamamlaması için bir hafta süresi bulunmaktadır. Bu süre içerisinde kendisine
uzaktan destek de sağlamaktayız. Ayrıca ortak medya üzerinden tamamlanan
projeler de sunulmakta. Projesini tamamlayan öğrenci kutusunu diğer arkadaşına
verip kendisi başka kutu almakta ve böylece üç kutudan oluşan ve üç hafta süren
temel kodlama eğitimini tamamlamaktadır.
Proje üç aşamayı
içermektedir. Birinci aşama üç kutudan oluşmakta ve temel eğitim
seviyesindedir. İkinci aşama dört ayrı kutudan oluşmakta ve gelişim projelerini
içermektedir. Son aşama ise ileri seviye olarak adlandırdığımız bir aşama olup
üç kutudan oluşacaktır. Bu kutuların içeriğini iki seviyeyi de geçmiş
öğrencilerin tasarlamasını istiyoruz.
Farklı içerikleri
olan kutuların kargo ile döngüsel bir dolaşıma sunulması ve ortak medya
uygulaması ile içerik üzerinden paylaşım ve çalışmaların yürütülmesi ile atıl
materyallerin öğrencilerin öğrenmelerine katkı sağlayacağını düşünüyoruz.
Projemiz henüz üç
öğrenci ile başlamış pilot (deneme) çalışma düzeyindedir. Yaşadığımız sorunlar
sonrasında sistemi tekrar revize edip yeni döneme yeni ve daha çok sayıda öğrenci
ile başlamayı planlıyoruz. Sayı arttıkça, kutuların öğrencide kalma süreleri
azalacaktır.
Projemizin
yaygınlaşmasını önemsiyoruz. Fikir yaygınlaştıkça öğrencilerin hem farklı
öğrenme tecrübeleri yaşaması sağlanacak hem de yetkililere, öğrenci ve ailelere
yaşadığımız dönemi kriz olarak değil, bir fırsat olarak görebilmeleri mümkün
olacaktır.
İnsanın hayata bakışı
çok önemlidir! Gelen deniz dalgasına bakarak boğulacağınızı düşünürseniz
boğulursunuz. Sörf ustaları büyük bir dalganın oluşması için saatlerce hazırlık
yapıyorlar.
Yaşadığımız
sıkıntılar, okulların kapalı olması, internete erişim problemleri aslında yeni
eğitimin ayak sesleridir. Yüz yıl önce yapılandırılmış eğitim sistemlerinin
gözden geçirilmesi için önemli bir fırsat.
Atanamamış
öğretmenlerin çokluğu aslında bir sorun değil, bir fırsat. Bundan yaklaşık beş
yıl önce “hastanelerde fen öğretimi” isimli kitabımda hastanelerde çocukların
olduğunu ve buradaki eğitimlerin iyileştirilmesi için öğretmenlerin
görevlendirilmesi durumunda farklı bir eğitim alanının açılacağını duyurmuştum.
Yine 2019 yılında daha salgın başlamadan önce hastanelerde ve evde eğitim ile
ilgili bir kitap çalışmamız daha oldu. Zaten sonrasında eğitim ya evde ya da
hastanede geçti. Bu çalışmamızın temelinde eğitim ve öğretim faaliyetlerini
okulun dışına taşıma, yaşamın olası alanlarına uygun hale getirme ve daha esnek
bir biçime dönüştürme niyeti bulunmaktadır.
Yaşadığımız tüm
sıkıntılar yeni yaşam biçimlerimize uygun yeni eğitim arayışlarının sancısıdır.
Artık öğretmenler sınıflarına akşam ders işlemeyi önerebiliyor, öğrenciler
internet üzerinden öğrenme yöntemlerini keşfetmeye ve kullanmaya alıştı. Dünya
çapında kendi kendine eğitim alabilme imkânlarını keşfeden gençler okula ve
öğretmene bağımlı olmadıklarını farketti. Bu seçeneklerin ve gelişme imkânlarının
artması demektir. Öğretmenlerimiz kendi aralarında tecrübe paylaşımı ile
kendilerini yenileme fırsatı buldular. Önceleri bir uzmanı dinlemek bir
haftalık organizasyonları gerektirirdi. Şimdi her akşam bir uzmanı dinleme
fırsatı bulabiliyoruz.
Dönem başında mezun
ve son sınıfta bulunan öğrencilerime bir öğrenciyi sahiplenip dönem boyunca
ödevlerini ve çalışmalarını yakın takip etmelerini istemiştim. Sağ olsunlar
onlarca öğrencim dönüş yaptı. Bu tür fikirleri yaygınlaştırmamız gerekiyor.
Bazıları salgını bahane edip görüşemediğini söylüyor ama ben yaşımım boyunca en
çok bu dönemde farklı kişilerle, çok sayıda ve uzun görüşmeler yaptım.
Bakış açısı çok
önemli. İnternet olmayan bir köye de dijital eğitimi götürebilirsiniz. Bir
tablete üç günlük eğitim videolarını yükleyip ödev verirsiniz. Sonra köy
arabasıyla tableti ve ödevleri teslim edersiniz. Çocuk videoları izler ve
ödevleri yapar. Köy arabası ile geri gönderir. Kabloların ileteceğini daha
yavaş biçimde taşımacılar gerçekleştirebilir. Tüm bu farklı bakış açıları yeni
modeller ve yeni eğitim fırsatları oluşturur.
Ülkemiz bir deprem
ülkesi. Şimdi evde kal derken ileride eve girme de diyebiliriz. Tekrar
ediyorum; tüm bu özel durumlar aslında bizi zaman ve mekândan bağımsız herkesin
erişebileceği ve yaşam boyu sürecek olan yeni eğitim sistemine zorluyor. Şu haliyle
dünya genelindeki eğitim sistemi sadece sorun üretiyor. Alınan eğitimin insanın
yaşama kalitesini yükseltmesi, hayata hazırlaması ve düşünme biçimini, bakış
açısını ve problem çözme becerilerini geliştirmesi gerekmektedir.
Jared Diamond, Tüfek,
Mikrop ve Çelik isimli kitabında günümüzde neden ve nasıl toplumsal gelişmişlik
farkının oluştuğunu sorgular. Ulaştığı sonuç, salgınların toplumlar arası
gelişmişlik farkını her zaman arttırdığı yönündedir. Dolayısıyla bu süreç
bittiğinde ülkelerin gelişmişlik sıralamasının değiştiğini göreceğiz. Bu
salgını ciddiye almayanlar ile ciddiye alıp yeni fikirler üretenler tünelin
ucunda bambaşka bir yerde olacaklar.
Düşünün lütfen, ilk
vakanın yaşandığı andan itibaren bilim kurulunun dediklerine harfiyen uyan iyi
eğitilmiş bir toplum olsak mı daha az zarar görürdük yoksa “gerçekte virüs
mürüs yok!” diyenlerin çiğnediği yasaklar ile yayılan virüs ile uğraşan iyi
eğitilmemiş bir toplum olsak mı daha az zarar görürdük?
Virüs değil,
eğitilmemiş zihinler öldürür. Hayatın tamamına sorun ya da kriz gözüyle bakmamalı,
çözüm odaklı ve yenilikçi fikir üretme niyetiyle yaklaşmalıyız.