Antik Yunan düşünce tarihinde parlak bir zihin olarak tanıdığımız Sokrat, ne yazık ki, halk arasında kötü bir üne sahip olmuş ve Atina mahkemesinde kendisine yöneltilen suçlamalara cevap vermek zorunda kalmıştır. Sokrat'ın savunması, sadece bir bireyin kişisel durumu değil, aynı zamanda bilgelik, adalet ve düşünce özgürlüğü gibi evrensel konuları da ele almaktadır.
Sokrat'ın mahkemede yaptığı savunma, insanın kendi inançları
uğruna nasıl mücadele etmesi gerektiğini derinlemesine inceler. Onun, doğru
bildiği yolda ilerlemekteki azmi ve bu uğurda yaşadığı fedakarlık, düşünce
tarihine bıraktığı önemli bir mirastır.
Filozofun, kendisine yöneltilen suçlamalara karşı duyduğu
sakinlik ve mantıklı argümanları, onun sadece bir birey olarak değil, aynı
zamanda bir düşünür olarak nasıl öne çıktığını gösterir. O, halk arasında
popüler olmak yerine, gerçeği savunmayı ve insanların daha bilge bir şekilde
düşünmelerine yardımcı olmayı seçer.
Sokrat'ın savunması aynı zamanda düşünce özgürlüğü ve
bireyin içsel rehberliği konularında da derin düşündürücüdür. Onun içsel sesine
olan bağlılığı, bilgelik arayışındaki bir insanın nasıl kararlar alabileceğini
ve toplumsal normlara karşı durabilme cesaretini gösterir.
Antik Yunan'dan günümüze taşınan bu öğretiler, bize düşünce
özgürlüğünün, adaletin ve bilgeliğin ne kadar değerli olduğunu hatırlatmalıdır.
Sokrat'ın mahkemedeki savunması, zaman içinde hala etkisini sürdüren bu
evrensel değerlere olan vurgusunu muhafaza etmektedir.
Sokrat'ın savunması, sadece bir filozofun kişisel trajedisini
değil, aynı zamanda insanlığın evrensel değerleri etrafında birleşmeye olan
ihtiyacını da ön plana çıkarır. Onun hikayesi, düşünce tarihindeki karanlık
anlarda bile doğru ve bilge olmanın ne kadar önemli olduğunu bize hatırlatır.
Antik Yunan filozofu Sokrat, yaşadığı dönemde sadece bir
düşünür değil, aynı zamanda bir öğretmen olarak da öne çıkmıştır. Atina'nın
genç zihinlerini şekillendirmeye çalışırken, onun öğretim felsefesi, düşünce
özgürlüğü, içsel rehberlik ve insan merkezcilik gibi temel prensiplere
dayanmaktadır.
Sokrat'ın savunması, eğitimde bilgeliğin nasıl bir rol
oynadığını ve bir öğretmenin öğrencilere nasıl rehberlik etmesi gerektiğini ortaya
koymaktadır. Sokrat'a göre, öğretmen sadece bilgi aktaran bir figür değil, aynı
zamanda öğrencilerini düşünmeye, sorgulamaya ve içsel rehberliklerini dinlemeye
teşvik eden bir rehberdir.
Düşünce özgürlüğü, Sokrat'ın öğrencilere aşıladığı temel
değerlerden biridir. Ona göre, öğrencilerin sadece ezberlemeleri değil, aynı
zamanda sorgulamaları ve kendi düşünce süreçlerini geliştirmeleri önemlidir.
Sokrat, bu şekilde, öğrencilerin kendi bilgeliklerini bulmalarına ve toplumsal
normlara meydan okumalarına olanak tanıyan bir ortam yaratmaya çalışmıştır.
Sokrat'ın içsel rehberlik kavramı da öğretim felsefesinin
merkezindedir. Kendisine "daimonion" adını verdiği içsel bir ses
tarafından yönlendirildiğini belirten Sokrat, öğrencilere kendi içsel
rehberliklerini bulmaları gerektiğini öğretir. Bu, öğrencilere sadece dışsal
otoriteye değil, aynı zamanda kendi ahlaki değerlerine güvenmeyi öğretir.
İnsan merkezcilik, Sokrat'ın eğitim anlayışının temel
taşlarından biridir. Ona göre, öğretmenin amacı, sadece akademik bilgi aktarmak
değil, aynı zamanda öğrencinin bütünsel gelişimine odaklanarak onları daha iyi
birer insan yapmaktır. Bu, öğrencilerin sadece bilgi edinmekle kalmayıp, aynı
zamanda etik ve ahlaki değerlere dayalı bir karakter geliştirmelerini içerir.
Sokrat'ın savunması, günümüz eğitim sistemleri için de
derslerle dolu önemli perspektifler sunmaktadır. Öğrencilere düşünce özgürlüğü,
içsel rehberlik ve insan merkezcilikle donatmak, onları sadece bilgili değil,
aynı zamanda bilge bireyler haline getirmenin temelini oluşturabilir. Sokrat'ın
felsefesi, eğitimin sadece bilgi aktarımı değil, aynı zamanda bireyin
karakterini şekillendirme ve düşünsel bağımsızlık kazandırma süreci olduğunu
hatırlatmaktadır.
Sokrates Halk Mahkemesi önünde der ki;
“Yavaş olan ve dürtülmesi gereken bir atı andıran devleti
yerinden oynatmak için Tanrının, tebelleş ettiği benim gibi bir at sineğini
kolay bulamazsınız. Ben Tanrının devletin başına tebelleş ettiği bir at
sineğiyim; her gün her yerde dürtüyor, uyarıyor, azarlıyorum, ardınızı
bırakamıyorum.”
Bugün yaşasaydı sözlerini belki şöyle revize ederdi;
“Yavaş olan ve yönlendirilmeye ihtiyaç duyan bir öğrenciyi
etkilemek için, Tanrı'nın tebelleş ettiği, yani öğrencinin rehberi olan bir
öğretmeni bulmak kolay değildir. Ben, Tanrı'nın öğrencinin gelişimine müdahale
ettiği bir öğretmenim; her gün, her an öğrencileri yönlendiriyor, onları
destekliyor ve bir adım öne taşıyorum. Öğrencilerimin potansiyelini ortaya
çıkarmak ve onlara ilham vermek için buradayım, çünkü eğitimde bir öğretmen
olarak sorumluluğumu ciddiye alıyorum.”
Aktarılanlara göre, ölmeden birkaç saat önce vedalaşmak için eşi yanına gelir. Eşi ağlayarak “Ah, bu kötü adamlar seni haksız yere öldürecekler” der. Sokrates ise karısına şöyle cevap verir: “Evet, haksız yere öldürecekler, haklı yere öldürseler daha mı iyiydi?”
(Sokrat'ın baldıran zehri içtiği ve Platon'un sırtını döndüğü, Kriton'un ikna etmeye çalıştığı ve eşinin el salladığı bu tablo, 1786 sonbaharında 38 yaşındaki J.L.David
tarafından yapılmış)