24 Temmuz 2013 Çarşamba

Kimlik sayın başkanım

16 Temmuz 2013 tarihinde ÖSYM adına gözlemci olarak Meteksan daki Matbaa da görevliydim. Görev yeri gayet konforlu görev ise basitti. Geleni gideni yazacaktım ve içeri kimseyi almayacaktım. Sadece ÖSYM başkanı Ali Demir'in girebileceği odanın başında bekliyordum ve içeri kimliksiz kimse giremezdi.
Saat 22 40 da kim geldi dersiniz? ÖSYM başkanı Prof. Dr. Ali DEMİR....
Personeli bir telaş aldı ama ben rahattım. Baktım içeriye giriyor ama kimliği yok. "Sayın başkanım kimliğiniz yok" dediğimde "haklısın getirmeyi unutmuşum" dedi ve parmak okuyucudan geçip otomatik açılan kapıdan geçti.
Benim içim içimi yiyordu. Benim tek görevim kapıyı kontrol etmekti ve kimliksiz biri içeri girdi. Tüm personel tanıyor ve parmak okuma sistemi tanıdı ama bana "kimliksiz kimseyi almayacaksın,, hatta ösym başkanını bile" diye kesin emir vardı.
Başkan içeriden çıkınca "hocam afedersiniz, 5 dk konuşabilir miyiz?" dedim ve bir odaya geçtik...
"Hocam, ben sizi tanımıyorum ve tanımaya da bilirim. Bize kimliksiz kimseyi almayın dediler. Siz elinizde bir kağıtla içeri girdiniz. Ya eğitimde bize bu görevi anlatmayın ya da lütfen kimliğinizi takın. Ben bu durumu tutanağa yazmak zorundayım..."
Elini omuzuma götürüp "haklısın evladım, sen tutanağa yaz. Görevini yerine getirdiğin için sana teşekkür ederim..."
Benim bu tavrım diğer görevlilerde şok etkisi yaptı. Şaşırmışlardı ama şaşılacak birşey yoktu.
Neyse bugün teşekkür yazısı geldi. Başkanlık beni görevimi yaptığım için kutluyordu.
Ben de ösym başkanlığını kutluyorum. Görevi yapmak ne kadar önemli ise de görevini yapanı kutlamak da bir o kadar önemlidir...