Geçenlerde 9.su düzenlenen Fen bilimleri ve Matematik Eğitimi Konferansına katıldım. Üsteki resim kıymetli öğrencim Özge tarafından çekilmiş ve poster sunumu anını yansıtmakta.
Bir önceki hafta İstanbul'da Fizik kongresindeydim.
Bugünlerde Prof Virginia Lee tarafından verilen bir seminer dizisine devam ediyorum...
Fizik konferansının açılışında Tübitak başkanı "fizikçiler proje üretmekte zayıf" dedi ardından 15 fizikçi rektöre plaket verme töreni vardı. Bir plakette nobel ödülü almış fizikçiye verildi; en çok alkışı kendisine yaptım. Konuşmasını dinlerken havuç yemişim, ne yapayım çok acıkmıştım.
İstanbul'da akşam canım sıkıldı ve Laleli sokaklarında dolaşmak istedim. Türkçe konuşmakta zorlandığımı, çok sayıda yabancı gördüğümü söylemeliyim. Mısır bile Dolarla...Baktım birileri ekmek arası ciğer tarzı bir şeyler yiyor, ben de sipariş verip başladım bölge hakkında bilgi almaya. Bir motosikletli geldi 30 Dolar istedi ve kokoreççiden gitti. Türkçe değil Kürtçe konuşuyorlardı. O gece yurda dönünceye kadar ki 2 saatte kendi topraklarımda yabancılığı ve şehrin egemensizliğini hissettim; şehir için çözümsüz kaldım.
Meryem ve Rüveyda isimli iki kıymetli öğrencimin yemeğine ortak oldum ve biraz eğitim konuştuk.
Bir hafta sonra İzmir'e varınca ilk yaptığım kumru yemek oldu. Bildiğimiz simit arası peynir domates...Büyük bir hayal kırıklığı. Fen Eğitimi Araştırmaları Derneğine üye oldum ve sonra açılış konuşmasını dinlemek üzere büyük salona gittim. Program sarkıyordu ve yemek saati geliyordu, yavaş yavaş yemek haneye doğru yürüdüm...Yemekte ilk sıralardaydım ve arkamda 750 civarında katılımcı vardı. Genel müdürler yemeğe geldi, sıraya girmeden yemek haneye girmeye çalışıyorlardı. Nasıl olur genel müdürler "avam ile yemek yiyemez" bu iş bir yerlerden patlak verecek...Haydi hayırlısı!
Yemeği yedikten sonra yeterlilikler ile ilgili bir sunuma katıldım. Sunuma bir genel müdür gelip "bizim bakan gelmedi ama sizin rektör de yok, çok ayıp oldu...şimdi gidip kulağını çekeceğim" diye anlamsız bir konuşma yapıyordu.
Akşama doğru posterimi asıp bir kuru pasta yedikten sonra 1 saat kadar yoğun bir sunum maratonu başladı. Öğretmenler çok ilgi gösterdi, sağolsunlar...Yukarıdaki salonda bir oylama vardı, üye olduğum dernek için oylama yapılacaktı. Arkadaşlarımı organize etmek için bölüme e-posta göndermiş Oktay hocayı desteklediğimi belirtmiştim. Bir de listeye Ali hoca eklendi. Ben de yedeklere seçilmişim (kendime bile oy kullanamadım, aday olduğumu da bilmiyordum). Salona çıkmam oy kullanmam ve aşağıya inerken bir kuru pasta yemem toplam 5 dakikamı aldı. Esas aşağısı benim için önemliydi; Öğretmenler...
Geçen Prof Lee'nin konuşmasının ikinci kısmına daha doğrusu kahve - kek arasına yetiştim bir süre konuştuk. İlk dinlemem de öğretmen metaforu istemişti ve ben "bir öğretmen olarak kendimi aşçı gibi hissediyorum; farklı öğrencilerin farklılıklarını kullanarak lezzetli bir yemek yapmaya çalışıyorum" dedim.
Yaklaşık son bir ayımın meta analizini yapmak için bazı kelimeleri koyu çizdim. Sonuç:
Yemek yemeği seviyorum.