29 Ekim 2017 Pazar

One minute!


Eğer çakıltaşlarını değiştireceksek “öğretmen nitelikleri ve okul-üniversite işbirliği” diye ders açmalıyız. Eğer kayaları yerinden oynatacaksak, mevcut yapıyı değiştirmeden denetimleri arttırıp ödül ve cezayı işlevsel kılmalıyız. Eğer dağları oynatmak istiyorsak, eğitim fakültelerini okullara taşımalı, atama sınavları ve diploma yerine özgeçmiş değerlendirmeyi tarafsız yapacak mekanizmalara odaklanmalıyız. Kısa süreli formasyon eğitimleri, ücretli öğretmenlikler hep yama çözümlerdir ve biz akademisyenler artık neşteri elimize almaktan kaçmamalıyız.
Yaklaşık üç yıl gönüllü akademik danışmanlık yaptığım okulun akademik başarısında ciddi değişimler oldu. Soru çözme stratejisi üzerine çalışan akademisyen arkadaşımı okuluma davet ettim, öğrencilerimi sorumlu olduğum dersler kapsamında projelerle okuluma yönlendirdim ve müdürümüzle, öğretmenlerimizle sürekli görüştük. Okuması zayıf çocukların “koro çalışması” adı altında sevdikleri şarkılar eşliğinde okumalarını geliştirdik. Bilim şenlikleri, drama uygulamaları hep gönüllü çalışmalarla devam ettirildi. Sonuç olarak eğitimci akademisyenlerin okullarla daha çok etkileşmesi gerektiğini fark ettim.


Eğitimi “etkileşim” olarak tanımlıyor ve öğretmen yerine “tasarım lideri” ifadesini tercih eden bir akademisyen olarak daha az sayıda ve merkezi yerlerde öğretmen yetiştirilmesi gerektiğini, mevcut öğretmen potansiyelinin “ikinci öğretmen” modelini (ışık üstüne ışık) de kullanılarak tüketilmesi ve acilen fakültelerin öğretmenlerin “yeniden eğitimi”ne odaklanması gerektiğini düşünüyorum. Okullar, akademisyenlerin derslerinin de yürütüldüğü mekanlar olmalıdır. Okullar, halkın gece-gündüz eğitim almasına da olanak vermelidir. Akademisyenlerin okullarda anket gönderip veri toplamasını değil, her sabah okuldaki kapısını açmasını doğru buluyorum. Emekli öğretmenlerin de davetle belirli derslere ücret karşılığı davet edilebilmenin yolu açılmalıdır. Mikro-öğretim ile akademisyenler öğretmenlerle “ders imecesi” bağlamında çalışmalar yapmalıdır. Öğretmen niteliğini arttırmak için yüksek lisans yapma zorunluğu getirilmesi ilk akla gelen önerilerdendir ama nitelik ön plana çıkmadıkça herkes anlamsız metinler yazmaya odaklanacaktır. Bu nedenle öğretmenlerin niteliklerini arttıracak yapılar oluşturmalıyız. Örneğin öğretmenler için bir dergi akademik kontrolde yayınlar yapsa, bu yayınlar öğretim programına paralel ve eylem araştırmalarını içeren biçimde olsa ve öğretmenler terfi için bu yayınları, ödülleri özgeçmişlerine yansıtarak başvursa daha doğru olur. Biz Kafkas Üniversitesi’nde ilk defa hastanelerde öğretmen eğitimine yönelik ders açtık. Benzer biçimde ülkemizin ihtiyaçları doğrultusunda köy çocukları ve sanayideki çocuklar için de eğitim tasarımları yapılmalı ve o şartlar için özel öğretmen ekolleri (köy enstitüleri modeli gibi) geliştirilmelidir. Atademix ve Bilge-İş gibi yerli MOOCs çalışmaları desteklenmeli ve yaygınlaştırılmalıdır. MEB’in çeşitli ölçütler açısından belirlediği okullara oluşturulan özel akademik ekipler teşhis ve onarım amaçlı görevlendirilmelidir. Bu görevlendirmeler seminer haftalarında yapılmalıdır. Öğretmenlerin talepleri doğrultusunda seminer dönemleri akademisyenlerle ortak yürütülmelidir. Öğretme ve öğrenme aynı olayın (öğreşme) farklı algılamasıdır. Nitelikli okullar, nitelikli öğretmenler kadar nitelikli öğrencilere de bağlı. Dolayısıyla öğrencileri çeşitli dijital ve gezi programlarıyla bağımsızlaştırma çalışmalarına öğretmenlerden bağımsız yollar oluşturulmalıdır (Öğrenci dijital öğretmenini seçebilmelidir). DörtKare isimli projemizde öğrencilerin akran eğitimine önem verdik( http://projedortkare.blogspot.com.tr ). Bu projelerin bazılarını örnek vermek istiyorum. “Neşeli sınıflar” okulda çok küçük paralar karşılığında üç öğretmen adayının 1-2 ders boyunca kazanıma odaklı neşeli etkinlikler tasarlamasına ve sunmasına odaklıdır. Hem öğretmen nefes alır, hem öğretmen adayları mesleklerinden para kazanıp harçlık yapar. Kaçak ders ile ders dışında öğrenciler birbirine gitar, kaligrafi, işaret dili, vb. konularında öğreşirken, öğretmenliğe yönelik kitap ve filmler sürekli paylaşılıyordu. Ödüllü spor turnuvaları, zeka oyunları, tiyatro oyunları, şiir dinletileri, öğrenci sempozyumları, materyal yarışmaları, materyallerin köy okullarına götürülmesi ve Öğrenci-öğretmen mektup hattı; köy okulu öğrencileri ile öğretmen adaylarının kontrollü mektuplaşması projesi.
Eğitim etkileşimdir ve etkileşimi güçlendirmek için özgürleştirmek gerekir. Etkileşimi özgürleştirmekten, etkileşimi yer ve zaman limitlerinden kurtarmak anlaşılır. Öğrencilerin yaşına göre sınıflamak ilkeldir; beceri ve hedeflerine göre mahalle ve il sınırı olmadan akademisyenlerin de içinde yer alacağı bir sistem kurulmalıdır. Etkileşim ne kadar kolay ve çeşitli olursa eğitim o kadar güçlü olur. Okullar üniversite ile aynılaşırsa maksimum etkileşme gerçekleşir.