Eğer
çakıltaşlarını değiştireceksek “öğretmen nitelikleri ve
okul-üniversite işbirliği” diye ders açmalıyız. Eğer
kayaları yerinden oynatacaksak, mevcut yapıyı değiştirmeden
denetimleri arttırıp ödül ve cezayı işlevsel kılmalıyız.
Eğer dağları oynatmak istiyorsak, eğitim fakültelerini okullara
taşımalı, atama sınavları ve diploma yerine özgeçmiş
değerlendirmeyi tarafsız yapacak mekanizmalara odaklanmalıyız.
Kısa süreli formasyon eğitimleri, ücretli öğretmenlikler hep
yama çözümlerdir ve biz akademisyenler artık neşteri elimize
almaktan kaçmamalıyız.
Yaklaşık
üç yıl gönüllü akademik danışmanlık yaptığım okulun
akademik başarısında ciddi değişimler oldu. Soru çözme
stratejisi üzerine çalışan akademisyen arkadaşımı okuluma
davet ettim, öğrencilerimi sorumlu olduğum dersler kapsamında
projelerle okuluma yönlendirdim ve müdürümüzle,
öğretmenlerimizle sürekli görüştük. Okuması zayıf çocukların
“koro çalışması” adı altında sevdikleri şarkılar
eşliğinde okumalarını geliştirdik. Bilim şenlikleri, drama
uygulamaları hep gönüllü çalışmalarla devam ettirildi. Sonuç
olarak eğitimci akademisyenlerin okullarla daha çok etkileşmesi
gerektiğini fark ettim.
Eğitimi
“etkileşim” olarak tanımlıyor ve öğretmen yerine “tasarım
lideri” ifadesini tercih eden bir akademisyen olarak daha az
sayıda ve merkezi yerlerde öğretmen yetiştirilmesi gerektiğini,
mevcut öğretmen potansiyelinin “ikinci öğretmen” modelini
(ışık üstüne ışık) de kullanılarak tüketilmesi ve acilen
fakültelerin öğretmenlerin “yeniden eğitimi”ne odaklanması
gerektiğini düşünüyorum. Okullar, akademisyenlerin derslerinin
de yürütüldüğü mekanlar olmalıdır. Okullar, halkın
gece-gündüz eğitim almasına da olanak vermelidir.
Akademisyenlerin okullarda anket gönderip veri toplamasını değil,
her sabah okuldaki kapısını açmasını doğru buluyorum. Emekli
öğretmenlerin de davetle belirli derslere ücret karşılığı
davet edilebilmenin yolu açılmalıdır. Mikro-öğretim ile
akademisyenler öğretmenlerle “ders imecesi” bağlamında
çalışmalar yapmalıdır. Öğretmen niteliğini arttırmak için
yüksek lisans yapma zorunluğu getirilmesi ilk akla gelen
önerilerdendir ama nitelik ön plana çıkmadıkça herkes anlamsız
metinler yazmaya odaklanacaktır. Bu nedenle öğretmenlerin
niteliklerini arttıracak yapılar oluşturmalıyız. Örneğin
öğretmenler için bir dergi akademik kontrolde yayınlar yapsa, bu
yayınlar öğretim programına paralel ve eylem araştırmalarını
içeren biçimde olsa ve öğretmenler terfi için bu yayınları,
ödülleri özgeçmişlerine yansıtarak başvursa daha doğru olur.
Biz Kafkas Üniversitesi’nde ilk defa hastanelerde öğretmen
eğitimine yönelik ders açtık. Benzer biçimde ülkemizin
ihtiyaçları doğrultusunda köy çocukları ve sanayideki çocuklar
için de eğitim tasarımları yapılmalı ve o şartlar için özel
öğretmen ekolleri (köy enstitüleri modeli gibi)
geliştirilmelidir. Atademix ve Bilge-İş gibi yerli MOOCs
çalışmaları desteklenmeli ve yaygınlaştırılmalıdır. MEB’in
çeşitli ölçütler açısından belirlediği okullara oluşturulan
özel akademik ekipler teşhis ve onarım amaçlı
görevlendirilmelidir. Bu görevlendirmeler seminer haftalarında
yapılmalıdır. Öğretmenlerin talepleri doğrultusunda seminer
dönemleri akademisyenlerle ortak yürütülmelidir. Öğretme ve
öğrenme aynı olayın (öğreşme) farklı algılamasıdır.
Nitelikli okullar, nitelikli öğretmenler kadar nitelikli
öğrencilere de bağlı. Dolayısıyla öğrencileri çeşitli
dijital ve gezi programlarıyla bağımsızlaştırma çalışmalarına
öğretmenlerden bağımsız yollar oluşturulmalıdır (Öğrenci
dijital öğretmenini seçebilmelidir). DörtKare isimli projemizde
öğrencilerin akran eğitimine önem verdik(
http://projedortkare.blogspot.com.tr
). Bu projelerin bazılarını örnek vermek istiyorum. “Neşeli
sınıflar” okulda çok küçük paralar karşılığında üç
öğretmen adayının 1-2 ders boyunca kazanıma odaklı neşeli
etkinlikler tasarlamasına ve sunmasına odaklıdır. Hem öğretmen
nefes alır, hem öğretmen adayları mesleklerinden para kazanıp
harçlık yapar. Kaçak ders ile ders dışında öğrenciler
birbirine gitar, kaligrafi, işaret dili, vb. konularında
öğreşirken, öğretmenliğe yönelik kitap ve filmler sürekli
paylaşılıyordu. Ödüllü spor turnuvaları, zeka oyunları,
tiyatro oyunları, şiir dinletileri, öğrenci sempozyumları,
materyal yarışmaları, materyallerin köy okullarına götürülmesi
ve Öğrenci-öğretmen mektup hattı; köy okulu öğrencileri ile
öğretmen adaylarının kontrollü mektuplaşması projesi.
Eğitim
etkileşimdir ve etkileşimi güçlendirmek için özgürleştirmek
gerekir. Etkileşimi özgürleştirmekten, etkileşimi yer ve zaman
limitlerinden kurtarmak anlaşılır. Öğrencilerin yaşına göre
sınıflamak ilkeldir; beceri ve hedeflerine göre mahalle ve il
sınırı olmadan akademisyenlerin de içinde yer alacağı bir
sistem kurulmalıdır. Etkileşim ne kadar kolay ve çeşitli olursa
eğitim o kadar güçlü olur. Okullar üniversite ile aynılaşırsa
maksimum etkileşme gerçekleşir.